Prof. Dr. Hacer Ansal, IstanbuLab / Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri (Emekli)
Geçtiğimiz Kasım ayında İnşaat Mühendisleri Odası’nın Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu, “4. Sanayi Devrimi Gelişmeleri ve Kadın Mühendisler” başlıklı bir etkinlik düzenledi. İstanbuLab üyelerinden Prof. Dr. Hacer Ansal etkinlikte niteliksel ve niceliksel olarak hızla artan dijitalleşmenin günlük hayatımıza, mühendislik mesleğine ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yansımaları üzerine bir sunum yaptı. 4. Sanayi Devrimi’nin vaatleri ve tehditleriyle derinlemesine irdelendiği bu sunumun metnini IstanbuLab Blog okuyucularıyla paylaşıyoruz. Keyifli okumalar!
Biliyorsunuz, son dönemde iş camiası hem dünyada, hem Türkiye’de, 4. Sanayi devrimi olarak nitelendirilen Sanayi 4.0’ı (Endüstri 4.0) konuşuyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı rapora[1] göre, gelecek on yılda Sanayi 4.0, imalat, enerji, tarım, ulaştırma ve ekonominin hemen hemen bütün sektörlerinde dramatik değişimler yaratıyor olacak. Dijital teknolojilerle bağlantılı olan bulut bilişim, büyük veri (big data), akıllı fabrikalar, akıllı şehirler, robotlar, sensörler ve 3 boyutlu (3D) yazıcılar gibi teknolojik gelişmeler insanların sadece nasıl çalıştığını değil, nasıl insanlara dönüşeceklerini de belirleyecek.
Başta Almanya, ABD ve Japonya olmak üzere gelişmiş ülkelerin gündeminde yoğun bir şekilde yer alan 4. Sanayi Devrimi’nin, Türkiye’deki sanayicilerin de gündemine girmiş olduğunu görüyoruz. Örneğin, TOBB’un organizasyonel katkısı ile Almanya’ya, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, müsteşarlar ve sanayi odaları başkanlarının katıldığı geziler düzenleniyor ve en büyük sanayi devlerinin Sanayi 4.0 uygulamaları yerinde inceleniyor. TÜSİAD, 2016’da “Türkiye’nin Sanayi 4.0 Dönüşümü” adlı bir konferans düzenledi ve “Türkiye’nin Küresel Rekabetçiliği için bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0–Gelişmekte Olan Ekonomi Perspektifi” başlıklı bir rapor yayınladı.[2] Son olarak da geçen Aralık ayında “Türkiye’nin Sanayide Dijital Dönüşüm Yetkinliği: Türkiye’nin 4. Sanayi Devrimi” başlıklı bir araştırma raporu daha çıktı.[3] Ayrıca, Ege Bölgesi Sanayi Odasının “Sanayi 4.0: Uyum Sağlayamayan Kaybedecek” başlıklı bir raporu da bulunuyor. Anlaşılıyor ki, Türkiye’de sanayiciler bu treni kaçırmak istemiyorlar.
Ben burada başta Sanayi 4.0’ın ne olduğunu, işin fazla teknik boyutlarına girmeden, yapılan bazı çalışmalardan yararlanarak kısaca aktarmaya çalışacağım. Ardından, dijitalleşmedeki bu son gelişmelerin günlük hayatımıza ve kısaca mühendislik mesleğine, sonra da inşaat sektörüne yansımalarını ele alacağım. Konuşmamın sonunda ise Sanayi 4.0’ın genel olarak işgücüne, özel olarak da kadın mühendislere olan etkilerini irdeleyeceğim.
Sanayi 4.0 ya da 4. Sanayi Devrimi Nedir?
Aslında bu devrim, en basit şekilde söylemek gerekirse, sizin de bildiğiniz üzere, en ileri teknolojilerin, üretimin içine derinlemesine yerleştirilmesini anlatıyor. En önemli anahtar kelime ise ‘iletişim’. Makine, ürün, sistemler, süreçler ve insanlar, sensörler ve uyarıcılar yoluyla birbirlerine bağlanıyor, birbirlerinden haberdar oluyor ve tüm süreç boyunca birbirleriyle iletişim kuruyorlar. Bu devrimin imalatın/sanayinin sınırlarını aşmış ve günlük yaşama girmiş haline “internet of things” ya da “nesnelerin interneti” de deniyor.

4. Sanayi Devrimi’nin ürünleri, kendi geçmişlerini, mevcut durumlarını, hedef duruma ulaşmak için geçmeleri gereken yolları (ve hatta alternatif yolları) biliyor ve böylece bu ürünler makineye nasıl bir süreçten geçmesi gerektiğini anlatabiliyor. Benzer şekilde, çalışanlar da sistem ile iletişim halindeler; uzaktan sisteme müdahale edebiliyor ve süreci yönlendirebiliyorlar.
Üretimde tam bir entegrasyon var. Bu entegrasyon, hem firmanın pazarlama ve satış, ürün geliştirme, planlama, üretim, bilgi teknolojileri ve finans gibi bütün birimlerinin dikey entegrasyonunu hem de değer zincirinin tüm aşamalarının, tedarikçi, üretici, dağıtıcı ve lojistik firmaların yatay entegrasyonunu kapsıyor.
Ayrıca, bir de, makine ve sistemler ve uyarıcılar tüm süreç boyunca veri (hangi makinenin hangi sıcaklıkta, ne kadar sürede, hangi ürünü ürettiği gibi gibi çeşitli detaylar) üretiyor ve bu verilerin analiz edilmesiyle süreç sürekli olarak iyileştirilebiliyor. Yani, 4. Sanayi Devrimi ile üretim süreci, müşteriden tedarikçi ağına kadar bütünleşik bir şekilde çözümleniyor.
Raporlarda ifade edildiğine göre, Sanayi 4.0 dönüşümü ile üretim 7/24 devam edebilecek, ama diğer yandan enerji tasarrufu da sağlanacak, hatayı anında fark edebilen makineler ile daha az hatalı ürün ortaya çıkacak, üretim kalitesi artacak. Tüm değer zinciri boyunca firmalar iletişim halinde olduğundan hem optimizasyonu tüm değer zincirine yaymak mümkün olacak, yani sürekli iyileştirmeler gerçekleştirilebilecek, hem de firmaların daha esnek olması sağlanabilecek. Diğer yandan, müşterilerin sisteme entegrasyonu ile müşteriler ürün tasarımına dahil olabilecekler ve onların istekleri doğrultusunda firmalar tarafından düşük maliyetlerle özelleştirilebilen/kişiselleşen ürünlerin üretilmesi mümkün olabilecek. Bir ürün, arızalandığı anda kendisi müşteri hizmetlerine durumu raporlayacak, böylece son kullanıcıların daha iyi hizmet alabilmesi kolaylaşacak.
Siemens’in diğer öngörüleri de ürünleri pazara sunma süresinin yüzde 25 ila yüzde 50 arasında, mühendislik giderlerinin ise yüzde 30’a kadar azaltılabileceği ve enerji tasarrufunun yüzde 70’lere kadar artabileceği biçiminde. Ayrıca, 4. Sanayi Devrimi altyapısının, önümüzdeki 10 ila 20 yıl içerisinde yaygınlaşacağı, Almanya’nın ise önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu dönüşümü tamamlayacağı tahmin ediliyor.
Bu uygulamalara somut bir örnek var mı diye baktığımızda şöyle bir örneğe rastlıyoruz: Siemens’in Ghibli fabrikasında gerçekleştirdiği Maserati otomobil üretiminde; otomobilin tasarımından pazara iletilmesine kadar geçen süre boyunca Sanayi 4.0 elementlerinden yararlanarak aynı sürede ve kalitede 3 kat daha fazla Maserati üretilebilmiş.[4]
Ericsson şirketi tarafından yapılan tahminlere gore, 2020’li yıllarda yaklaşık 50 milyar cihaz internete bağlı olarak çalışacak. Tüm bu sistemin çalışmasını sağlayacak altyapı ise yakın bir zaman önce geliştirilen internet protokolünün 6. sürümüyle (IPv6) garanti altına alınmış durumda. Bir önceki 4. sürüm, sadece 4,3 milyar cihazın adreslenerek internete bağlanmasına olanak sağlarken, 6. sürüm ile bu rakam bugün de kullanılan 4. sürümden katrilyon kere trilyon kat daha fazla artmış, Dolayısıyla insan hayalinin erişemeyeceği kadar çok cihazın adreslenerek internete bağlanmasının yolu açılmış.
Evet, yazılanlara bakılırsa, bilgisayarlarla yönetilen, tam otomatik, tüm üretim tesislerinin internete bağlandığı ve robotların hem imalat hem de hizmetler sektöründe söz sahibi olduğu bir çağa giriyoruz ve bunun teknolojik altyapısı da hazır durumda.
Şimdi, yakın gelecekte birbiri ile durmadan haberleşen akıllı makinelerin günlük yaşamımızda ne gibi değişikliklere yol açacağına dair bazı örnekler vermeye çalışacağım.
Akıllı Makinelerin Günlük Yaşama Yansımaları
Evinizde var olan tüketim araçlarının ve gıda raflarının tartı sistemleri ile donatıldığını düşünün. O tartı sisteminin sizin çeşitli ürünleri ne kadar sıklıkla kullandığınızı takip eden, mesela sabun ya da şampuanınızı haftada ortalama kaç defa kullandığınızı ve ne kadar süre içinde tüketeceğinizi hesaplayan bir bilgisayarı var. Bu bilgisayar, buzdolabınızın içindeki yiyeceklerin durumu ile ilgili ilettiği bilgileri de toplayıp evinizde bitmekte olan tüm ürünlerin listesini çıkarıyor ve marketinizin bilgisayarına sipariş veriyor. Marketteki başka bir bilgisayar da bu siparişleri önce bantlara, sonra da küçük alışveriş sepetlerine gönderiyor. Bu sepetler, droneların üzerinde bulunan sensörler aracılığıyla evinize yollanıyor, kapıda size ait özel asansörü, şifre ile, kendi kendine internet üzerinden açıyor ve böylece dairenize kadar taşınıyor.
Daha yakın gelecekte gerçekleşebilecek gibi gözüken başka bir örnek ise sürücüsüz araçlarla ilgili. Akıllı telefonumuzdan çağıracağımız sürücüsüz elektrikli bir araç, istediğimiz noktadan bizi alıp dilediğimiz noktaya götürecek. Kullandığımız kilometre kadar bir bedeli kredi kartımızla ödeyeceğiz, ve park yeri arama derdi ile de uğraşmayacağız. Üstelik bu araçların kaza yapma ihtimali olmayacak, ve araçlar havayı kirleten gazlar ve gürültü de çıkarmayacaklar. Bu araçların kişisel otomobillere gereksinimi bir hayli azaltacağını düşünürsek bu gelişimin otomobil sektörünü nasıl etkileyeceği konusunda da çalışmalar yapıldığını varsayabiliriz.
Örnekleri çoğaltırsak, bilimkurgu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz hizmetçi robotlar, hızla gündelik hayatımıza dahil olacak; ütümüzü yapacak, çamaşırımızı yıkayacak, evimizi temizleyecek ya da yemek yapacak ve elbette köpeğimizi de onlar gezdirecek. Tarlalarda robotlar görev alacak, küresel ölçekte birbiri ile haberleşen bu makineler, toprağın cinsine göre doğru ürünü doğru miktarda üretecek ve üstelik üretilen ürünlerde hormon ya da kimyasal kalıntılar olmasına da izin vermeyecek.
Madencilik gibi tehlikeli sektörlerde de robotlar çalışacak. Hem insan yaşamı bu gibi tehlikeli işlerle riske atılmayacak hem de insan gücünün yapabileceğinden çok büyük miktarlarda üretim bu sayede sağlanabilecek.
3 boyutlu yazıcılar sayesinde kişiye özel butik imalatlar ortaya çıkacak ve sanayi çağının tek tip ürünü çok miktarda üreten düzeninden kişiye özel, butik üretime geçişin önü açılacak.
Evinizdeki 3 boyutlu yazıcı sayesinde bazı temel ihtiyaçlarınızı, mesela bardak, tabak, mücevher, masa, sandalye, t-shirt gibi şeyleri kendiniz de üretebileceksiniz. Yani, üretim evlere girecek ya da tüketici aktif olarak üretime katılıyor olacak.
Bütün bu gelişmelerin genel olarak mühendisliğe etkileri ne olabilir? Şimdi biraz bunu irdelemeye çalışalım.
4. Sanayi Devriminin Genel Olarak Mühendisliğe Etkileri

Aslında Sanayi 4.0 mevcut mühendislik tasarımı ve eğitimi için oldukça zorlu koşullar yaratacağa benziyor diyebiliriz.[5] Bugünün mühendisleri ve mühendis adayları, 4. Sanayi Devrimi ile birlikte, giderek sanallaşan, dijitalleşen, otomatize olmuş, ileri ağ yapısı ile bağlanmış akıllı üretim ortamlarında çalışıyor olacaklar. Çünkü, Sanayi 4.0, hem üretim, hem de bilişim teknolojisi bilgisine aynı anda ihtiyaç duyulan işler yaratacak. Dolayısıyla, bu dijital dönüşüm, mühendislerin teknolojiyi yakından takip etmelerini, mevcut teknolojiyi geliştirebilmelerini ve bunları kendi iş alanlarına uygulamalarını talep edecek. Yani, mühendislerin yeni beceri, yetenek ve yetkinlikler geliştirmeleri kaçınılmaz hale gelecek. Bu nedenle de, mühendislik öğrencilerinin mekanik, elektronik, yazılım, inşaat gibi temel alanların yanında kodlama ve bilgi teknolojilerinde de uzmanlaşmaları gerekiyor. Halen mühendislik yapan kişilerin de mevcut teknik ve bilişsel becerilerini Sanayi 4.0’ın gereksinimleri doğrultusunda geliştirmeleri zorunlu hale gelmekte. Bu yüzden, bireylerin daha geniş kapsamlı beceriler ve çalıştıkları alana özgü yetenekler geliştirmelerini ve bilişim teknolojisi konusundaki bilgi ve beceri açığını kapatmalarını sağlayacak etkin ve sürekli eğitim modellerinin oluşturulması kaçınılmaz görünüyor.
Dolayısıyla, üniversite eğitiminin yeniden yapılanması şart. Mevcut üniversitelerdeki programların yapısı, alanlar/disiplinler arasında sınırlı bir etkileşim sunmakta. Çapraz işlevsel bilgi ve iletişimi geliştirmek için, üniversitelerin özellikle bilgisayar mühendisliği bölümlerindeki bilişim teknolojileri (BT) altyapısı ile, elektronik ölçüm ve kontrol ilkeleri ile veri bilimi için programlama gibi birçok konunun, başta mühendislik bölümleri olmak üzere diğer disiplinlere de entegre edilmesi gerekmekte. Yine bu bağlamda, üniversitelerde BT ve mühendisliği birleştiren disiplinlerarası programların açılması, bu programların sayısının ve çeşitliliğinin arttırılması gerekiyor.
Bu programların dışında, bence, mevcut işgücüne gerekli BT becerilerinin kazandırılması için, yaşam boyu öğrenme ya da sürekli eğitim kapsamında, üniversitelere (açık –uzaktan eğitim şeklinde) olduğu kadar, firmalara ve meslek odalarına da çok iş düşmektedir.
Şimdi size, çok kısa olarak, 4. Sanayi Devrimi’nin inşaat sektörüne nasıl yansımakta olduğuna dair bazı çalışmaları aktarmaya çalışacağım.
İnşaat Sektöründeki Gelişmeler / Uygulamalar
Genel olarak inşaat sektörünün, son 50 yılda çok köklü bir değişikliğe uğramadığı, yeni teknolojileri benimsemekte yavaş kaldığı söylenir. Otomatik üretim ve dijitalleşme düzeyi açısından, inşaat sektörü hala diğer sektörlerin gerisinde. Ancak son çalışmalardan, dijital dönüşümün inşaat sektörüne de sıçradığı anlaşılıyor. Örneğin, son zamanlarda bina bilgileri modelleme (BIM) programı, çeşitli sınır koşulları için simülasyon araçları oluşturarak, dinamik performansı incelenebilen bir dijital bina üretmenin anahtarı haline gelmiş. Diğer yandan, robotik sistemler, sensörler ve 3 boyutlu yazıcılar gibi yeni sayısal teknolojiler, inşaatların tasarımını ve inşa edilme biçimini değiştirmeye başlamış gözüküyor.[6]
İnşaat sırasında dronelar kullanılarak öncelikle inşaat sürecinin başından sonuna kadar gözlemlenmesi, haritalanması ve 3 boyutlu yönetilmesi mümkün hale gelmiş. Drone’dan gelen veriler bir algoritma tarafından analiz edilerek inşaat sürecinde optimizasyonlar gerçekleştirilebiliyor ve bir sonraki işleme karar verilebiliyor. Ayrıca, inşaat süreçleri ve adımları görsel olarak gözlemlenerek performans ölçümü çok rahatlıkla yapılabiliyor.
Mimarların ve inşaat saha mühendislerinin kullanabileceği birçok yardımcı teknoloji de bu süreçlerin yönetiminde mühendislere yardımcı oluyor. Mesela sanal gerçeklik (augmented reality) teknolojisi, endüstriyel sensor ve ölçüm cihazları bu teknolojilere örnek olarak verilebilir.
Bu yeni teknolojilerle,
– üretim aşamasında kullanılacak olan malzemelerin inşaat sürecine etkisinin anlaşılması malzemelerin sürekli ölçümü ve merkezi veri analizi ile birlikte mümkün olabiliyor.
– Harç kalitesinin, demir ve diğer malzemelerin ölçümü yapılıp bunların inşaatta belirlenen ve değişen süreçlere olumlu ya da olumsuz etkileri değerlendirilebiliyor, ilgili mühendis ve mimarların önüne öneriler ve çıktılar ile birlikte gelinebiliyor.
– Malzeme kabulü esnasındaki ölçümler, sahada üretilen ve bekletilen malzemelerin sürekli ölçülmesi ve merkezi veri tabanına aktarılması ile daha verimli çözümler yaratmak ve doğru kararlar almak mümkün olabiliyor.
– Diğer yandan, inşaatların proje aşamasında manuel olarak üretilen maketler, 3D yazıcıların devreye girmesi ile birlikte inşaat süreçlerinde her aşamada kolayca ve pratik bir biçimde üretilebiliyorlar. Yani, normalde işin başında ve bir kez üretilen maketler, 3 boyutlu yazıcılarla, projenin her aşamasında ve her önemli değişiklik sonrası kolaylıkla yeniden yapılabiliyor. Bu, hem inşaat sürecini yönetim açısından kolaylaştırıyor, hem de inşaat müşterisinin görsel olarak bilgilendirilmesini sağlayabiliyor. Ayrıca, ara hak edişler için de bu süreç verimli sonuçlar doğuruyor.
– Tabii bir de, yeni teknojilerle inşaatlarda riskli bölgelerin işaretlenmesi ve bu bölgelerin sürekli izlenmesi ile güvenlik problemleri de en aza indirilebiliyor.
İnşaat sektöründe verimliliği artırmaya yönelik son çalışmalardan biri de SAM isimli bir robotik sistem olmuş.[7] SAM, inşaat sürecindeki temel işlemlerden biri olan tuğla örme işini yapabiliyor. Ortalama güç ve becerideki bir insan günde 500 tuğla örebiliyorken, SAM isimli robot 3000 tuğla örebiliyor. Yani bir insandan ortalama 6 kat daha hızlı çalışıyor. Daha hızlı olmasının yanı sıra SAM bu işlemi, ortalama günlük ücretli bir işçiden 7 kat daha ucuza mal edebiliyor. Ancak bu sistem halen yarı otomatik olarak çalışıyor. Fakat İnşaat sektörünün geleceğine yönelik önemli bir gelişmenin de bu tip robotik sistemlerin birkaç yıl içinde tam otomatik hale gelmesi olduğu belirtiliyor…
1980’li yıllarda geliştirilen 3 boyutlu yazıcılar, ilk zamanlar zor ve pahalı bir üretim yöntemi olduğu için kısıtlı olarak kullanılıyor imiş, ancak, yeni teknolojik gelişmelerle birlikte, 2005 yılı itibariyle kullanımları son derece pratik hale gelmiş ve bu yazıcılar inşaat sektörü için de kilit bir rol oynamaya başlamış. Artık, 3 boyutlu yazıcılar ile inşaat sektöründe kompleks ve özel sipariş ürünlerin daha hızlı ve daha doğru bir şekilde oluşturulması ve işçilik maliyetlerinin düşürülmesi sağlanabiliyormuş. Dolayısıyla, yakın gelecekte şantiyelerde büyük tuğla orduları yerine, 3 boyutlu yazıcıların olacağı öngörülüyor.[8]
Türkiye’deki inşaat sektörüne baktığımızda, Türk müteahhitlerinin, yapay zeka ürünü olan ve inşaatlarda hız ve hatasız üretim sağlayan robotları üreten şirketlerle dirsek temasına başladığının ifade edildiğini görüyoruz. Türk Müteahhitler hızlı ve hatasız iş için robotların kaçınılmaz olduğunu, robotlarla üretimin maliyetleri aşağıya çekmesi bakımından da çok önemli olduğunu, ayrıca, inşaatlardaki riskli bölgelerde robotların çalışması ile ölümcül kazaların sıfırlanabileceğini söylüyorlar. Dolayısıyla, “önümüzdeki süreçte robotlarla inşaata başlayabiliriz” diyorlar.
3 boyutlu yazıcı ile ev yapma fikri de sektörde kabul görmeye başlamış.[9] Mesela bir inşaat firması (NEF) yapay zeka ürünlerini inşaatlarda kullanacaklarını belirterek, “3D ile konut üretmeye başlayacağız. Yerinde 3D ev yapmanın dışında bu teknoloji ile dışarıda bina elemanları üretip yerinde montaj için de çalışmalar yapıyoruz” demiş.
Peki bütün bu gelişmelerin emeğe etkisi ne olacak? Şimdi buna bakalım.
4. Sanayi Devriminin İşgücüne Yansımaları

Çok açıktır ki, Sanayi 4.0 dönüşümü ile ortaya çıkan bütünleşik sistemde insan emeğine duyulan ihtiyaç azalacak, yapay zeka ve robotlar bir anlamda insanları işlerinden edecekler. Daha doğrusu, yeni endüstriye ayak uyduramayan herkes, her şey –yani şirketler ve ülkeler de- bu durumdan çok olumsuz etkilenecek. 4. Sanayi Devrimi’nin, yalnız fabrikaları değil, aynı zamanda hizmetler sektörünü de tersyüz edeceği anlaşılıyor. Örneğin, yatırım danışmanı, hastabakıcı, taksi ve kamyon şoförleri teknolojiyle rekabet eder hale gelecekler. Mesela en somut örnek olarak, diş teknisyenlerinin işinin 3 boyutlu yazıcılar tarafından yapılacağı, vergi danışmanlarının işini de algoritmaların devralacağı öngörülüyor.
Teknolojideki ilerlemelerin yeni iş alanlarını ortaya çıkaracağı ve böylece iki milyonluk bir istihdam yaratacağı belirtiliyor ise de, 4. Sanayi Devrimi’nin dünyada genel olarak istihdamı son derece olumsuz etkileyeceği çeşitli kaynaklarca vurgulanmakta. Mesela, Oxford Üniversitesince yapılan bir çalışmaya göre, 10 yıl içinde ABD’deki işlerin yüzde 47’si yok olma riski taşıyor.[10]
Almanya’nın devlete bağlı bilişim teknolojileri kurumu olan Bitkom’un yayınladığı bir rapora göre, gelecek beş yıl içinde robotlar ve algoritmaların insanlardan işleri devralması sebebiyle Almanya’da 3,4 milyon kişi işini kaybedecek.[11] Bu da şu anda 33 milyon kişinin sigortalı çalışmakta olduğu Almanya ekonomisi için her on kişiden birinin işini kaybedebileceği anlamına geliyor. İşin ilginç yanı, daha önce dijitalleşmenin insanların işine mal olmayacağını iddia etmiş olan Bitkom, bu son raporunda dijitalleşmenin istihdamı büyük ölçüde azaltacağını öngörmekte. Çünkü Almanya’nın iletişim sektöründe 90’lı yıllarda 200 bin çalışan varken, bugün dijitalleşme sebebiyle bu rakam yüzde 90 azalarak 20 binlere kadar gerilemiş durumda. Yine Bitkom’un raporunda, gelecek yirmi yılda bugün varolan mesleklerin yarısının yok olacağı öngörülüyor.
Dahası, Sanayi 4.0 ile birlikte geleneksel çalışma alanları ortadan kalktıkça, ucuz emek nedeniyle emek-yoğun işlerin yapıldığı, gelişmekte olan ülkelerdeki istihdamın büyük bir darbe alacağı açık. Örneğin bunun izlerini Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) açıkladığı bir raporda da görmek mümkün. Raporda 50 büyük şirketin global tedarik zincirinde, gelişmekte olan ülkelerde taşeronlarla çalışan ve zaten yoksulluk içinde yaşayan, işini kaybedecek, 116 milyon gibi bir gizli işgücünden bahsediliyor.[12] Bir başka ILO raporuna göre, iki yıl içinde (2018-2019) işsiz sayısının 4,8 milyon kadar artması bekleniyor.[13] Gelişmiş ve “emerging market” denilen, aralarında Almanya, Fransa, Çin ve Brezilya’nın da bulunduğu 15 büyük ülkeyi kapsayan bir başka araştırmada da, Sanayi 4.0 dönüşümü ile birlikte sadece bu ülkelerde 7,1 milyon işin yok olacağı, bunun yanı sıra bilgisayar mühendisliği, IT ve matematik alanlarında 2,1 milyon yeni işin ortaya çıkacağı belirtiliyor.[14]
Sanayi 4.0 devrimiyle birlikte, en fazla ihtiyaç duyulacak meslek grubunun mühendislik olacağı açık. Günümüzde popülerliğini koruyan Endüstri Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği, Elektronik Mühendisliği, Mekatronik Mühendisliği gibi mühendislik dallarına, ilerleyen yıllarda da ihtiyaç duyulacak. Fakat bu mühendislik dallarına ilave olarak Sanayi 4.0’ın ortaya çıkardığı süreçlere bağlı olarak farklı mühendislik dallarının doğması da kaçınılmaz görünüyor. Örneğin; 3D Yazıcı Mühendisliği, Şebeke Geliştirme Mühendisliği, Endüstriyel Bilgisayar Mühendisliği, Veri Bilimi Mühendisliği vb…
Sadece Avrupa’da 2020’ye kadar, bilişim teknolojileri alanında 850 000 civarı eleman açığı olacağı ve en çok da veri yönetimi, veri güvenliği, programlama, büyük veri analizi gibi, yazılım geliştirme becerilerine sahip elemanlara ve bunlardan daha da çok siber güvenlik uzmanlarına ihtiyaç olacağı öngörülüyor.
Şimdi, bir kadın olarak, bütün bu gelişmelerin kadınlara etkisinin ne olacağı konusuna bakmak istiyorum.
4. Sanayi Devrimi ve Kadın
Bilindiği üzere, hemen hemen her sektörde kadınlar daha ziyade vasıfsız ya da düşük vasıflı emek-yoğun işlerde çalışıyorlar. Dolayısıyla özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerdeki emek-yoğun işlerde çalışan kadınların işlerini kaybetmeleri riski çok yüksek…
Dünya Ekonomik Forumu 2016 Konferansı’nda tartışmaya açılan ve 4. Sanayi Devrimi’nin kadınların çalışma yaşamına katılımını nasıl etkileyeceğini inceleyen Endüstride Cinsiyet Ayrımı Raporu’na göre, gelecek 5 yıl içinde 3 milyon kadının işini kaybetmesi bekleniyor. Ayrıca, raporda Sanayi 4.0 dönüşümüne bağlı olarak açılacak yeni işlerde, teknik alanlarda çok az varlık gösteren kadınların ateş hattında olacağı ikazında bulunuluyor.[15]
Sanayi 4.0 ile birlikte daha da gelişeceği ve büyüyeceği öngörülen BİT (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) sektörüne baktığımızda, bilgisayar ve enformasyon teknolojilerinin cinsiyet eşitsizliği açısından çok kötü bir şöhreti olduğu zaten biliniyor. Tüm dünyada üniversitede okuyan her 1000 kadından sadece 29’u bilişim veya ilgili bir alandan mezun oluyor ve bu 29 kadından sadece 4’ü bilgi ve iletişim teknolojileriyle ilgili bir işe giriyor.
Deloitte firmasının uluslararası bir araştırmasının (2017) bulguları da, 2016 sonu itibari ile gelişmiş ülkelerde kadınların IT sektöründeki işlerin yüzde 25’inden daha azında istihdam edildiği yönünde.[16] Öte yandan, İskoçya’da teknoloji sektöründe yürütülen bir araştırma, teknik işlerin sadece yüzde 18’inde kadınların çalıştığını ve araştırma katılımcılarının bu açığın gelecek 15 yıl içinde de kapanma olasılığının olmadığını düşündüklerini ifade ediyor.[17] İngiltere’de 2014 yılı Bilgisayar Bilimleri (Computer Science) mezunlarının sadece yüzde 20’si kadın. Daha da kötüsü, ABD’de 1980’de Bilgisayar Bilimlerinde kadınlar toplam mezunların yüzde 36’sını teşkil ederken, 30 sene sonra, 2010’da, bu oran yüzde 18’e düşmüş.[18] Avrupa’da da 2014 yılında bilişim mezunlarının sadece yüzde 20’si kadın.
Avrupa Komisyonu 2014 yılı raporuna göre ise, BİT sektöründe çalışan 7 milyon kişinin (ki bu sayıya çağrı merkezlerinde çalışanlar da dahil) yüzde 30’a yakını kadın; bu oran uzman seviyesinde yüzde 16’ya düşüyor. Uygulama ve sistem geliştiricilerde ise kadın çalışan oranı sadece yüzde 10.[19] Dünya Bankası 2016 Dünya Gelişme Raporu’nda, erkeklerin dijital sektörlerde çalışma oranının kadınların 2,7 katı kadar olduğu, spesifik bilişim becerileri gerektiren işlerde ise erkeklerin kadın çalışanların yaklaşık 8 katı kadar olduğu belirtiliyor.[20] BİT sektörünün en önemli geliştiricilerinden biri olan Silikon Vadisi’ne baktığımızda da durum pek farklı değil. Örneğin Apple şirketinde, teknik işlerde çalışan kadın oranı yüzde 20 ve Apple bu konuda en iyi durumda olan şirketlerden biri olarak biliniyor. Twitter’da ise bu oran sadece yüzde 10. Dünyanın en büyük 11 teknoloji firmasında teknik işlerin yüzde 85’i erkeklere ait. [21]
BİT sektöründe de kadınları yönetici kadrolarda görmek mümkün değil; 2016 yılı itibarı ile kadın CEO’ların oranı yüzde 5 ile tüm sektörler ortalamasının yüzde 4 altında bulunuyor. Daha da ilginci, tüm hiyerarşik seviyelerde – yönetim kurulu üyeliğinden idari-icrai en alt rollere kadar – BİT sektöründe kadın çalışan oranı, tüm sektör ortalamasının altında seyrediyor. Bu haliyle BİT sektörü, geleneksel ve kas gücüne dayalı özellikleri daha çok olan Temel ve Altyapı (Basic and Infrastructure) ve Enerji sektörlerinden sonra erkek çalışan oranı en yüksek 3. Sektör ünvanına sahip durumda.[22] Bunun yanı sıra, Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun kadınların işe girdikten sonra işi terk oranı da bir hayli yüksek. Mesela, teknik işlerde çalışan kadınların yüzde 56’sı kariyerlerinin daha ortasında iken işlerinden ayrılıyor. Eşit muameleye tabi olmadığını söyleyen çalışan kadınların tüm sektörler bazında oranı yüzde 45 iken, BİT sektöründe bu oran yüzde 54’ü buluyor.[23] Daha da çarpıcı olan, Dünya Ekonomik Forumu’nun, 2014’te yaptığı kadınlarla erkeklerin eşit ekonomik ve politik katılımını ifade eden cinsiyet paritesinde 80 yıl içinde eşitlik sağlanacağı öngörülürken, 2015 yılında bunun 117 yıla çıkmış olması.[24] Bu değişikliği dijitalleşmeyle oluşacak teknolojik değişimlerin kadınlara yapacağı tahmin edilen olumsuz etkinin açık bir göstergesi sayabiliriz sanırım.
Kadınların BİT sektöründe yoğun olarak yer almasının önündeki engeller arasında, kadının toplumsal rolünü şekillendiren ataerkil kültür, gelenekler, ataerkil kültürün kadınlar tarafından içselleştirilmesinden kaynaklanan içsel engeller ve erkek baskın çevreler gibi dışsal engeller, rol modellerin yetersiz olması, çalışma – ev hayatı dengesi kurma konusundaki güçlükler sıralanıyor.
Türkiye’de de elde edilebilen sınırlı veriye bakarsak, durum pek farklı değil. Dünya Ekonomik Forumu “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi”nde 2015 yılı itibarı ile 144 ülke arasında 130. sırada olan Türkiye, kadınların iş gücüne yüzde 34’lük katılım oranıyla dünyada 123., OECD ülkeleri arasında 35. sırada yer alıyor. TÜİK 2016 verilerine göre ise Türkiye’de maaşlı çalışan erkeklerin oranı yüzde 69 iken kadınların oranı yüzde 30 düzeyinde. Ayrıca, ILO verilerine göre, Türkiye’de 2007’de toplam istihdamda kadınların yüzde 18’i orta ve üst düzey yönetici iken, 8 yıl içinde 2015’te bu rakam maalesef yüzde 14’e kadar gerilemiş bulunuyor. Türkiye’de tüm bilişim sektöründe kadın çalışan yüzdesi 2016’da 28 iken, telekomünikasyon sektöründe çalışan kadın oranı daha da düşük: yaklaşık yüzde 23. Bu oranlar sanırım Türkiye’de Sanayi 4.0 dönüşümünde kadının olası yeri konusunda bir fikir verebiliyor.
Bir de, Türkiye’de gelecek vadeden BİT sektörüne eleman yetiştiren yüksek öğrenim bölümlerindeki öğrenci sayılarına bakarsak, 2012-2013 öğretim yılında, Elektrik-Elektronik, Kontrol ve Haberleşme Mühendisliği bölümlerine başlayan kız öğrenci sayısının bu bölümlere yeni başlayan toplam öğrenci sayısının yüzde 19’u kadar olduğunu söyleyebiliriz. Bu bölümlerden aynı yıl mezun olan kız öğrenci sayısının oranı ise yüzde 16.
Takip eden yıllar itibarı ile Bilgisayar Bilimleri ve Elektronik-Otomasyon bölümlerinde eğitim gören kız öğrencilerin 2013 ve 2016 yıllarındaki sayılarını karşılaştırdığımızda maalesef rakamlarda bir gelişme olmadığını görüyoruz. Hatta, 2013 yılında elektronik ve otomasyon bölümlerine giren kız öğrenci oranı yüzde 24 iken, 2016’da bu oran yüzde 22’ye gerilemiş. Dolayısıyla, 4. Sanayi Devrimi’nden, ülkemiz kadınlarının da, cinsiyetler arası hem nicelik hem de nitelik olarak var olan istihdam uçurumunu kapatacak şekilde faydalanma ve ortaya çıkacak fırsatlardan yararlanabilme olasılığı maalesef bir hayli düşük duruyor.
Bütün bu çalışmalardan yola çıkarak, günlük hayatımızın bir parçası haline gelecek olan, birbirleri ile iletişim halindeki cihazlar, günlük market alışverişinden temizlik ve ütüye hatta çocuk bakıcılığına kadar ev işlerinde yardımcı robotlar, kadınların işlerini bir hayli kolaylaştıracak ve zamanlarını çok daha iyi kulllanmalarına imkan verecek gibi görünüyorsa da Sanayi 4.0 ile ilgili gelişmelerin onları çalışma hayatında daha iyi bir yere taşıyacağının son derece kuşkulu olduğunu söyleyebiliriz.
Oysa, Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen 2013 tarihli araştırma, BİT’te istihdamın kadın çalışanların lehine olması durumunda Avrupa Birliği gayri safi hasılasının yılda 9 milyar Avro artacağını gösteriyor. Kadınları yönetsel seviyelerde daha çok istihdam eden BİT firmalarında diğer firmalara göre yüzde 35 oranında daha yüksek özkaynak karlılığı sağlandığı da elde edilen sonuçlar arasında.
Dolayısıyla, Sanayi 4.0 dönüşümü ile giderek artacak gibi görünen işsizliğin yanı sıra, cinsiyet eşitsizliği konusunda da çok ciddi önlemlerin alınması, devletin acilen teknoloji ve istihdam politikaları geliştirerek kadınların BİT alanında eğitim almalarını teşvik etmesi, kadın mühendislerin Sanayi 4.0’ın gerektirdiği dijital beceriler edinmesini ve dijitalleşen dünyanın yeni iş alanlarında daha çok kadının yer almasını sağlaması zorunlu görünüyor. Ayrıca şirketlerin, meslek odalarının, sivil toplum örgütlerinin de bu konuda özel politikalar uygulamaları son derece önemli. Ama tabii bu gibi adımların yaygınlaşması konusunda işin yine kadın mühendislere, feministlere ve aslında tüm kadınlara düştüğünü vurgulamam gerek.

Sonuç
Dünyamızda mevcut sistemin ortaya çıkardığı 4. Sanayi Devrimi’nin yakın gelecekte muhtemelen çeşitli güç çatışmalarına sahne olacağını düşünürsek, bu devrimin yaratacağı olanaklardan kadınların yararlanması halinde bu devrimin ekonomik getirilerinden çok daha önemli sonuçlar ortaya çıkamaz mı? Size ütopik gelebilir ama ben, kendilerine yüklenen çeşitli toplumsal cinsiyet rollerinden ve geleneksel baskılardan sıyrılmış kadınların (ki bu kadınların artık robotlar tarafından yapılacak olan çeşitli rutin ev işlerinden de kurtulması anlamına geliyor), geleceğimizi belirleyecek olan BİT sektörü başta olmak üzere, toplumun ve ekonominin her alanında ama özellikle de teknolojilerin gelişim yönünü belirleyecek sektörlerde, karar verici konumlara gelmiş kadınların, tüm yaratıcılıklarını kullanarak, şu anda erkek egemen kapitalist sistemin getirdiği savaş, çatışma ve krizler dünyasından çok daha güzel bir dünya yaratabileceklerine inanıyorum. Bu olasılık üzerinde ciddiyetle durmak gerekir diyor ve sözlerime son veriyorum.
Yayına Hazırlayan: Aybike Alkan, Koç Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, Doktora Adayı
(Yazıda yer alan görseller TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın resmi websitesinden alınmıştır.)
[1] http://reports.weforum.org/industrial-internet-of-things/
[2] https://tusiad.org/tr/tum/item/8671-turkiyenin-sanayi-40-donusumu
[3] https://tusiad.org/tr/tum/item/9875-turkiye-nin-sanayide-dijital-donusum-yetkinligi-konferansi
[4] https://www.youtube.com/watch?v=Hk__pjSe3a8
[5] http://anahtar.sanayi.gov.tr/tr/news/endustri-4-0-cercevesinde-sekillenecek-muhendis-yetenekleri/9634
[6] https://tr.linkedin.com/pulse/akıllı-inşaat-üretimi-smart-construction-mehmet-demir
[7] https://www.youtube.com/watch?v=tK9oBQyR9KY#action=share
[8] https://www.youtube.com/watch?v=xktwDfasPGQ&feature=youtu.be
[9] https://www.endustri40.com/insaatin-gelecegini-sekillendirmek-insaat-4-0/azıları
[10] https://www.theguardian.com/us-news/2017/jun/26/jobs-future-automation-robots-skills-creative-health
[11] http://www.hurriyet.com.tr/dunya/bitkom-almanyada-5-yil-icinde-her-10-kisiden-biri-isini-kaybedecek-40729656
[12] ITUC (2016). “New ITUC report exposes hidden workforce of 116 million in global supply chains of fifty companies”. http://www.ituc-csi.org/new-ituc-report-exposes-hidden
[13]ILO (2016). World Employment and Social Outlook: Trends 2016. http://www.ilo.org/global/research/globalreports/weso/2016/WCMS_443480/lang–en/index.htm
[14] https://www.dw.com/en/industry-40-to-be-huge-job-killer/a-18987635
[15] WEF(2016). World Economic Forum, The Global Gender Gap Report. http://www3.weforum.org/docs/GGGR16/WEF_Global_Gender_Gap_Report_2016.pdf
[16] Deloitte University Press (2017). Global Human Capital Trends.
[17] Osako, E. (2016). “ Digital Technology gender gap will take 15 years to close”. Digital Grass, Innovation and Technology. http://digigrass.com/digital-technology-gender-gap-will-take-15-years-to-close/
[18] Hill, C., Corbett, C., St. Rose, A. (2010). AAUW, Women in Science, Technology, Engineering, and Mathematics. https://www.aauw.org/files/2013/02/Why-So-Few-Women-in-Science-Technology-Engineering-and-Mathematics.pdf
[19] EC (2014). European Commission, COMMISSION STAFF WORKING DOCUMENT Report on Progress on equality between women and men in 2013, the Council, the European Economic and Social Committee and the Committee of the Regions. http://ec.europa.eu/justice/gender-equality/files/swd_2014_142_en.pdf
[20] World Bank, World Development Report 2016: Digital Dividends, 2016. http://www.worldbank.org/en/publication/wdr2016
[21] Cheng, R. (2015). Women in tech: The numbers don’t add up, CNet Magazine, Mayıs, 2016. https://www.cnet.com/news/women-in-tech-the-numbers-dont-add-up/
[22] WEF (2016). World Economic Forum, The Future of Jobs Report. https://www.weforum.org/reports/the-future-of-jobs
[23] Huang, G. (2016). “Women in Tech: How Their Experiences Differ From Other Women in the Workforce”, Forbes. http://www.forbes.com/sites/georgenehuang/2016/05/17/women-in-tech-how-their-experiences-differ-from-other-women-in-the-workforce/#4334d000278f
[24] Ernst and Young – Who holds the key to closing the skills gap? http://www.ey.com/gl/en/issues/business-environment/ey-who-holds-the-key-to-closing-the-skills-gap