Friday, May 16

Mühendislik Tarihimize Mizah Dergisi “Şaka” Üzerinden Bir Bakış

Prof. Dr. Tuncay Zorlu, İstanbul Teknik Üniversitesi  Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan Ve Toplum Bilimleri Bölümü (zorlu@itu.edu.tr)
Türkiye’nin Bilim, Teknoloji ve Toplumları (II)

1920’lerin başında İstanbul’da mühendislik okumanın, işgal ve savaş yıllarında, sürekli değişen binalarda öğrenim görmenin ne demek olduğunu dönemin öğrencilerinin gözünden anlayabilmek için oldukça değerli ve bir o kadar da keyifli bir kaynak var bugün elimizde: zaman içinde bugün bildiğimiz İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüşen Mühendis Mektebi’nin öğrencilerinin çıkardıkları, ismiyle müsemma Şaka dergisi. Yayın hayatına bir mizah ve edebiyat dergisi olarak başlayan ve mektep hocalarının da içeriğine katkıda bulunduğu Şaka, karikatürleriyle ve okul hayatı ile ilgili verdiği bilgilerle mühendislik öğrencilerinin hayatını anlamak kadar, Mühendis Mektebi’nin ve dolayısıyla İTÜ’nün tarihçesini aktarmak için de önemli bir kaynak. İTÜ Fen Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tuncay Zorlu, Istanbulab için Şaka üzerine yaptığı araştırmayı derleyen bir yazı kaleme aldı, bizle o dönemin öğrencilerinin dünyasına dair önemli ipuçları paylaştı. Tuncay Hoca’ya teşekkür ediyor, Şaka kadar keyifli bir okuma diliyoruz!

Mühendislik tarihimizi İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) tarihiyle özdeşleştirmek bir gelenek haline gelmiştir. İTÜ’nün tarihini ise 1775 yılına, Tersane Mühendishanesi’nin kuruluşuna kadar götürebiliriz. Hatta biraz daha zorlarsak bu tarihi daha eskiye, 1735 Ulufeli Topçu Ocağı’nın kuruluşuna kadar çekmek de mümkün olabilir. 1884’te Mülkiye Mühendis Mektebi adıyla eğitime başlayan ve askeri olmaktan ziyade sivil bir mühendislik okulu olma özelliği kazanan kurum 1909 yılında Mühendis Mekteb-i Alisi, Cumhuriyetin kurulmasından sonra da 1928 yılında Yüksek Mühendis Mektebi ismini alır. 1944’e gelindiğinde ise artık İTÜ’nün kurulma kanunu çıkmıştır.

Bu yazımızdaki amaç, Türkiye’deki mühendislik tarihini geleneksel bir okumayla yeniden ele almak ve İTÜ’nün kurumsal tarihini sizlere aktarmak değil; yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, Şaka adlı bir mizah dergisi üzerinden mühendislik tarihimize yeni pencereler açmak.

Şaka, 1909-1928 yıllarında faaliyet gösteren Mühendis Mektebi öğrencilerinin amatör bir ruhla çıkardıkları bir mizah dergisidir. Mektebin kendi öğrencileri dergiyi çıkardıkları için, “daha içeriden”, bizzat mühendislik öğrencilerinin gözünden kaleme alınan yazılar, bilmeceler, karikatürler, haberler, ağıtlar, duygular, düşünceler yer alıyor içerisinde. Böyle olunca da okuyucunun o dönemin öğrencileriyle bir duygu ilişkisi kurmaları da kolaylaşıyor.

Dergi, 1920’lerin başında, on günde bir çıkartılan “Mizah ve Edebiyat” adıyla yayın hayatına giriyor. Yaklaşık otuz sayı çıkartılıyor. İlerleyen sayılarla mizah ve edebiyat kelimelerinin yanına “fenni” ve “riyazi” de eklenerek derginin kapsamı fen bilimleri ve mühendislik alanlarına doğru genişletiliyor.

Derginin çıkarılış amacı, öğrencilerin birbirlerini daha iyi anlamaları, kaynaşmaları, özellikle okula yeni başlayanlarla daha yüksek sınıfta okuyan öğrenciler arasındaki kopukluğun giderilmesi olarak belirtiliyor. Şaka dergisi başlangıçta okuyucuları “bol bol güldürme” vaadiyle işe başlıyor. İlk sayılarda sadece birinci sınıf öğrencileri yazıyor. Sonra diğer sınıftakiler de dahil ediliyor. Mizah yazılarının yanı sıra özellikle dram unsurunun ağır bastığı kısa hikayeler de yayımlanmaya başlıyor. Hatta bir ara mizah ikinci plana atılınca dergi epey ciddi bir üslup benimsemiş oluyor. Bu yönde eleştiriler gelmeye başlayınca derginin mizah yönü tekrar kuvvetlendiriliyor. Okulda olan biten her türlü olay mizahi bir dille ele alınmaya başlanıyor. Ancak öğrencilerden Fahri ve ardından Halim’in vefatı mizah dergisine bomba gibi düşüyor. 1921 yılında çıkan derginin beşinci sayısı, öğrencilerin çok sevdikleri arkadaşları Fahri ve Halim’i kaybetmenin acısını paylaştıkları bir platform haline geliyor. Onun için ağıt kıvamında şiirler yazıyorlar:

Hayatını kaybeden Fahri’nin, öğrencilerden Abdurrahman tarafından çizilen karakalem portresi (Şaka Dergisi’nin 5. Sayısı Fahri’ye ihtaf edilmiştir.)
uful

Bir mizah dergisinde karamsar bir hava estiren şey, öğrencilerin sevdikleri iki arkadaşlarını kaybetmelerinden de öte bir durumdu. Millî Mücadele yılları, yapılan uluslararası anlaşmalar, İstanbul’un işgali, gelecek beklentisinin azalması ve ülke üzerindeki kara bulutlar da bu karamsarlığı besliyordu.  Öğrencileri sıkıntıya düşüren ve derslerine konsantre olmalarını büyük ölçüde etkileyen bir başka husus da Mühendis Mektebi binasının dönemin şartları yüzünden sık sık değişmesi ve eğitimin farklı mekanlarda kesintilerle devam ettirilmiş olmasıydı. Zira derginin 1922 yılında çıkan 20. sayısında Şerefeddin Kerim tarafından ‘Musahabe’ bölümünde kaleme alınan ‘Mektebden Ayrılırken’ isimli yazı bu duruma açıklık getirmektedir.

mehtebden ayrılırken
Mektepten Ayrılırken‘…Tophane‘de henüz bir ay okumamıştık ki, Balkan Harbi meydâna çıkdı ve mektep bir sene kapalı kaldı. Balkan Harbi’nden sonra önce muvakkaten (geçici olarak) Dîvân Yolunda Kondoktor Mektebi’nde, sonra Fındıklı’da Faik Bey Konağı’nda açıldı. Harb-i Umûmî’de bütün ecnebî mektepleri taksîm edilirken bizim hissemize Pangaltı’daki Notürdam Dösiyon Mektebi isâbet etmişdi. Dört harp senesi orada geçti. Mütârekeyi (ateşkesi) müteâkib askerden döndüğümüz zaman mektebi oradan da çıkarılmış bulduk. Bir iki ay tezebzübden (karasızlıktan) sonra nihâyet mektep yine ilk çıktığı yere, Halıcıoğlu’na avdet etti (geri döndü). Henüz çilemiz dolmamış olacaktı ki iki sene evvel orasını da İngilizler işgâl etti. Bu defa daha elîm bir buhrân geçirdikten sonra bin müşkilât içinde Yıldız’a, şimdiki mektebimize yerleşebildik. On senede beş bina değişdirmek mektebi o kadar derinden sarstı ki başka bir mektep buna tahammül edebilir miydi? Bunu şüpheli görüyorum… 3 Temmuz 338 (3 Temmuz 1922).  Yandaki karikatür bu durumu çok güzel anlatmaktadır.(Şaka Dergisi, Sayı 20, 3 Temmuz 1922)

Derginin on dördüncü sayısında derginin misyonu, geçmişteki örneklerden hareketle Avrupa’daki bilim kurumlarıyla ve bilim insanlarıyla rekabet edebilecek bir yapının oluşmasına hizmet etmek olarak belirtilir. Derginin 16 Şubat 1921 tarihli on altıncı sayısında ise yayına daha esaslı bir şekilde devam edilebilmesi için bir yayın heyeti oluşturulur. Anketler yapılarak derginin sonraki sayılarında neler yayımlanabileceğine dair görüşler alınır.

Dergi, yayımlandığı dönemdeki mühendislik eğitimine dair önemli ipuçları verirken ilginç konuları da ele almaktan geri durmaz. Derginin başlıca konuları arasında sözkonusu yıllardaki teknoloji,  mühendislik hocaları ile bu hocaların özellikleri, kadın mühendis algısı, mühendis adaylarının potansiyel dertleri, yeni ceza nizamnamesine karşı öğrencilerin ilk defa 3 Şubat 1921’de derslere girmeyerek greve gidişi ancak başarılı olamamaları, öğrencilerin vefat eden arkadaşlarına yazdıkları mersiyeler (hastalıktan hayatını kaybeden Fahri ve İsmail Halim örneğinde olduğu gibi), savaş koşulları, doğu-batı yüzleşmesi, yeni-eski mühendis profillerinin karşılaştırılması gibi konular yer alır. Ayrıca idarecilerin, hocaların ve arkadaşların ne ölçüde eleştiriye ya da mizaha açık olabilecekleri, dolayısıyla hoşgörünün boyutları, eleştirinin aktarılış ve ifade ediliş şekilleri de bu yazıların çeşitliliğinden çıkarabileceğimiz hususlar arasında bulunuyor.

Şaka Dergisi aynı zamanda bir şiir, edebiyat ve sanat dergisi olma özelliği de taşır. Zaman zaman bir seri halinde birbirini takip eden bölümlerde yayımlanan kısa hikâyelere, çoğunlukla aşka dair şiirlere, aşkın mühendisliğe ait kavramlarla aktarımına yer verilir. Bu kısa hikayelerin başlıklarına baktığımızda yazarların ilgi alanlarındaki çeşitliliği bir kez daha görüyoruz: ‘Vak‘a mı Hadise mi?’ ‘Genç Mühendislere Kıssadan Hisse’, ‘Yirmi Sene Sonra’, ‘Süheyla’, ‘Teselli’, ‘Mehmed iken oldu Yuvan’, ‘Dalga’, ‘Çöp’, ‘Bir Bûse İçin’, ‘Bayrağım’, ‘Göz Ağrısı’, ‘Hakiki bir Mizah’, ‘Çobanlar Dağında’, ‘Nihad’ın Hayat-ı Hicranından’, ‘Sahte Yeğen’, ‘Defterimdeki Masal’, ‘Yaslının Derdi’, ‘Pençe’, ‘Küçük Baba’, ‘Aziz Kardeş’, ‘Bize Düştü’, ‘Öksüz Yer’ gibi.

Derginin belki de en güçlü yönünü ise karikatürler ve çizimler oluşturur. Bunlar arasında Mühendishane hocalarından Merhamet, Kerim, Reşid, Salim ve Salih Murad’ın; öğrencilerden Fehmi, Rıfat, Adli, Tahsin, Ruhi, Dimitri, Hıranet, Reşad, Şefik, Galib, Jozef, Adnan, Necid ve Salahaddin’in resimleri öne çıkar. Ayrıca Galib Bey’in kadın mühendis adaylarıyla ilgili ‘Hanımlar Topografya Ameliyatına İştirâk Ederse’, Ekrem Bey’in ‘Genç Mühendislerin Kulağına Küpe’ isimli karikatürleri de Şaka‘daki en başarılı çalışmalar arasında yer alır.

Hanımlar Topoğrafya Ameliyatına İştirak Ederse, Galip Bey, (Şaka Dergisi, 3. Sayı, 20 Mart 1920)
Hanım: – Yarım Saattir Hala İstikamet Alamadınız mı? Delikanlı : !!…… Hanımlar Topoğrafya Ameliyatına İştirak Ederse, Galip Bey, (Şaka Dergisi, Sayı 3, 20 Mart 1920)

Yukarıda görülen ‘Hanımlar Topoğrafya Ameliyatına İştirak Ederse’ isimli muzip karikatür, okulda okutulan dersler ve mühendislik aletleri hakkında önemli fikirler vermekle beraber, erkek egemen bir toplumda okumuş kadın olmak ya da erkeklerin çoğunlukta olduğu bir okulda okumak hususunda ilginç fikirler verebilir.

Aşağıda gördüğünüz ‘Yeni Mühendislerin Kulağına Küpe’ isimli karikatür ise bir mühendislik öğrencisinin ders araç gereçlerini kullanırken sıkça rastladığı bazı açmazları sarkastik bir şekilde ele alıyor.

Yeni Mühendislerin Kulağına Küpe, Ekrem Bey, Şaka Dergisi, Sayı 4, 3 Nisan 1920.
-Tevekkeli, Hesap Yanlış Değil!.. Tesviyesini Unutmuşum Yeni Mühendislerin Kulağına Küpe, Ekrem Bey (Şaka Dergisi, Sayı 4, 3 Nisan 1920)
İstikşafa (Keşif gezisine) Giderken, Şaka Dergisi, Sayı 23, 16 Şubat 1922.
İstikşafa (Keşif gezisine) Giderken (Şaka Dergisi, Sayı 23, 16 Şubat 1922)

Yukarıda ‘İstikşafa Giderken’ başlıklı karikatür belki de en yaratıcı olanlardan. Cervantes’in Don Kişot’unu çağrıştıran, ancak kendi okuduğu okulun şartlarını ona adapte eden bir çalışma. Özellikle karikatürde çizilen araç-gereçler teknoloji tarihi açısından çok bilgilendirici.

Şaka Dergisi’nde mühendislik okulu öğrencilerinin yazılarının yanı sıra okulun hocalarının da son derece ilginç ve aynı zamanda yaratıcı yazılarına da yer verilir. Mesela aşağıdaki ‘Mühendis Lisanıyla İlan-ı Aşk’ isimli yazıda okulun daha sonraları rahmetli olan hocalarından Tahsin Bey, vapurda karşılaştığı bir kıza mühendislik kelimeleri kullanarak aşkını ilan eden bir mektup yazıyor.

Resim1
Bir Mektup:Mühendis lisanıyla îlân-ı aşk (Bir mühendisin dilinden aşk ilanı)Ey kuvve-i zindemi tevlîd eden cevher (ey bana yaşama gücü veren mücevher)!Vapurda enzârımız (bakışlarımız) tesâdüm etmişti (kesişmişti). Bir tebessümünüzle muvâzenetimi (dengemi) kaybettim. Kemâl-i sür‘atle (son sürat) i‘tirâf-ı muhabbet (sevgimi itiraf) ediyorum. Bu ta‘cîli (ani durumu) i‘tâ eden (ortaya çıkaran) câzibe-i cemâlinizdir (yüzünüzün güzelliğidir). Muharrikini tebdîl ettiğiniz (harekete geçirdiğiniz) kuvve-i ile’l-merkeziyye-i aşk (merkezi aşk kuvveti) bundan sonra saha-i seyrinizde deverân etmemi (etrafınızda dolaşmamı) emrediyor. Beni bu muz’ic (sıkıntı veren) dertten kurtaracak ittihâddır (bir araya gelmemizdir). İttihâd edelim (bir araya gelelim). Ben sizin tâbi‘-i gayr-ı munkatı‘ınız olayım (kesintisiz olarak size tabi olayım). Müştaklarınızı (türevlerinizi) mahv edeyim, sıfıra müsâvî (eşit) kılayım. Sizi a‘zamî bir muhabbetle seveyim. Hatt-ı mümâss-ı muhabbetimi (aşkımın teğet çizgisini) ufka tevcîh edeyim (yönelteyim). Benim başka bir nokta-i in‘itâfım (bükülme noktam) yok ki… Sevdamın a‘zamî olduğuna bu delîl kâfî gelmesin… Elastikiyetten mahrum olan kalbim inkişâfa (genişlemeye) ma‘rûz kalıyor. Rica ederim size mahrûti’ş-şekl (konik) bir kalbini takdîm eden bu biçâreyi reddetmeyiniz. Bir kalb ki beher (her) santimetre muka‘abı (küpü) 10000 kilogram sevdâya mütehammil (dayanıyor). Hayır hayır, dereceden ârî (yoksun) bir kavis (yay), kavisden (yaydan) ârî  (yoksun) bir zâviye (açı), zâviyesiz (açısız) bir müselles (üçgen), müsellessiz (üçgensiz) bir hirâm (piramit) tasavvuru mümkün ise benim de sizden tebâ‘udüm (uzak kalmam) mümkün olur. Benden kaçmayınız. Sizi hatt-ı mücânib (asimptot) gibi nâ-mütenâhîye (sonsuza) kadar ta‘kîb edeyim. Şimdilik tefâzulî (lütufkar/diferansiyel) iltifâtınız bu müştâka (sevdalıya) kâfîdir. Fakat bir gün bu lutfu itmâm edeceğinizi (tamamlayacağınızı) va‘ad ediniz güzelim!…  Hâce-i Muhterem Hasan Tahsin Bey Merhûm(Şaka Dergisi, Sayı 23, 16 Şubat 1922)

Dergideki yazılardan anladığımız kadarıyla öğrenciler okulun şartlarından pek de memnun değiller. Aşağıda ‘Cefa Görmeyen Derviş Sefanın Kadrini Bilmez’ isimli karitatürde mühendislik öğrencileri kendilerini Mülkiyelilerle kıyaslıyorlar. Karikatürde de görüleceği gibi masa ortadan ikiye ayrılmış. Sağ tarafta bir Mühendis Mektebi öğrencisi var. Cebinde iletkisi mevcut. Bölünmüş masanın kendi tarafında örtü yok, ışık yok, yemekler sınırlı ve soğuk. Diğer tarafta, Mülkiyeli öğrencinin bulunduğu kısımda bir masa örtüsü var. Örtünün üstündeki mum, tüten çeşitli yemekler; oturuş şekli de dahil her halinden keyfi yerinde olduğu anlaşılan öğrenci ve elinde o zaman için lüks sayılan sigara, resmi tamamlıyor.

(İsimsiz, Şaka Dergisi, Sayı 8, 3 Haziran 1920)
Sağ üstteki yazı: Cefa görmeyen derviş, sefanın kadrini bilmez. Sol alttaki yazı: Mülkiyeli ve biz! (Şaka Dergisi, Sayı 8, 3 Haziran 1920)
Bir Üçüncü Sınıf Öğrencisinin Yatağının Kesiti, İsimzsiz, Şaka Dergisi, Sayı No?, 20 Mayıs 1920.
Bir Üçüncü Sınıf Öğrencisinin Yatağının Kesiti (Şaka Dergisi, Sayı 7, 20 Mayıs 1920)

Okul şartlarının zorluğuna dair bir başka karikatür ise ‘Bir Üçüncü Sınıf Öğrencisinin Yatağının Kesiti’ başlığını taşıyor. Yanda gördüğümüz karikatürde yatağın katmanları kutucuklar içinde renk ve taramalarla ifade edilirken, noktalarla işaretli olan kısımların ekmekle dolu olduğu mizahi bir şekilde anlatılıyor. O yıllarda muhtemelen yemek saatlerinde mutfaktan aşırılan ekmekler sonraki saatlerde yenilmek üzere yatakların altında saklanmaktaydı.

Dergide zaman zaman ödüllü matematik soruları sorulur ve doğru cevap verenler de ödüllendirilir. Aşağıda ‘Matematiğe Giriş’ (Riyaziyyat-ı Adiye) dersine ait bir soru görülüyor. Onun hemen altında ise ‘Yüksek Matematik’ (Riyazıyyat-ı Aliye) ve ‘Makine’ derslerine ait sorular bulunuyor.

‘Matematiğe Giriş_ (Riyaziyyat-ı Adiye) dersine ait bir soru, Şaka Dergisi, 27 Ağustos 1920.
‘Matematiğe Giriş’ (Riyaziyyat-ı Adiye) dersine ait bir soru, (Şaka Dergisi, 27 Ağustos 1920)
‘Yüksek Matematik_ (Riyazıyyat-ı Aliye) dersine ait bir soru, Şaka Dergisi, 27 Ağustos 1920.
‘Yüksek Matematik (Riyazıyyat-ı Aliye) dersine ait bir soru, (Şaka Dergisi, 27 Ağustos 1920)
‘Makine_ dersine ait bir soru, Şaka Dergisi, Sayı No?, 27 Ağustos 1920.
‘Makine’ dersine ait bir soru, (Şaka Dergisi, 27 Ağustos 1920)

Sonuç itibariyle, Şaka Dergisi, Türkiye’deki mühendislik tarihinin 1920’ler kesitini, bizzat mühendis adayı öğrencilerin ve mühendislik eğitimi veren hocaların gözünden anlatan amatör bir dergidir. Dönemin zor koşulları içerisinde öğrencilerin adeta nefes alabilmelerini sağlayan, hislerini ve fikirlerini eleştirel ve mizahi bir üslupla ifade edebildikleri bir ortam oluşturmuştur. Aynı zamanda her şeye rağmen dünyadaki gelişmeleri takip etmeye çalışan, bilgi ve becerilerini artırmak, birlikte soru çözme kültürünü geliştirmek, yeteneklerini sergilemek isteyen mühendislik öğrencilerine güzel bir platform teşkil etmiş ve öğrenciler ile hocalar arasında dayanışma ruhunu teşvik etmiştir. Bu okulun sıralarından çıkan öğrenciler İTÜ’nün nüvesini oluşturacaktır. Cumhuriyetin ilk mühendisleri bu okulun mezunlarıdır.

Yayına Hazırlayan: Aybike Alkan, Koç Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, Doktora Adayı

* Yazının girişindeki görsel Şaka dergisinden bir karikatürü göstermektedir ve İTÜ resmi websitesinden alınmıştır.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

  1. Tuncay Zorlu, ‘Engineering and Humour in the Late Eighteenth Century Ottoman Empire: The Journal Shaqa’, Almagest: International Journal for the History of Scientific Ideas 6/1 (Belgium: Brepols, 2015): 104-124.
  2. Tuncay Zorlu, ‘İTÜ’nün Kısa Tarihi ve Mühendislik Eğitimimiz’, İTÜ Vakfı Dergisi, 64, Nisan-Haziran 2014, s. 67-70.
  3. Tuncay Zorlu, ‘Mizahı Mühendisce Yapmak: Şaka Dergisi, İTÜ Vakfı Dergisi, 59, Mart-Haziran 2012, s. 54-61.
  4. Mehmet Bilge, A. Neftçi, B. Barutçu, T. Zorlu, ‘1908-1929 İTÜ Arşiv Katologları Işığında Mühendislik Eğitimi Tarihimize Bir Bakış’, İTÜ Vakfı Dergisi, sayı 56, Eylül-Aralık 2010, s. 53-63.
  5. Mustafa Kaçar, B. Barutçu, A. Bir, T. Zorlu, C. O. Ceylan, A. Neftçi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik Tarihimiz, ed. M. Karaca, İTÜ Vakfı, 2013.
  6. Cüneyd Okay, Mühendis Mektebi Öğrencilerinin Çıkardığı Mizah Dergisi Şaka, İstanbul: Doğu Kitabevi, 2012.